- Ayrıntılar
6 Mayıs 2019
Orta Asya Araştırma Merkezi’nin desteğiyle Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde Modern Jeopolitik Koşullarda Kazakistan-İran İlişkileri: Yönler, Sınırlamalar ve Bakış Açıları konulu seminer düzenlendi. Seminer, Lev Nikolayeviç Gumilyov Avrasya Millî Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı doktora öğrencisi Akmaral Tulyubayeva tarafından sunuldu. Seminere üniversitemizin öğretim elemanları ve akademisyenleri katıldı.
Doktora programı öğrencileri, Lev Nikolayeviç Gumilyov Avrasya Millî Üniversitesi ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi arasında imzalanan 7 Nisan 2017 tarihli mutabakat muhtırası temelinde üniversitelerin eğitim sürecinin bir parçası olarak, yabancı ülkede bilimsel staj yapmak üzere değişim programı aracılığıyla 25 Nisan 2019 tarihinde üniversitemize geldiler. Seminere katılanlar, Lev Nikolayeviç Gumilyov Avrasya Millî Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi’nden gelen doktora öğrencilerinin staj amaçları ve hedefleri hakkında bilgi aldı.
Ayrıca seminerde, Tulyubayeva’nın doktora tezi çalışmasının ana hükümleri ve sorunları gözden geçirilmiş ve tartışılmıştır. Akmaral Tulyubayeva, Kazakistan ile İran arasındaki etkileşimin analizinin objektif ön koşullarını ve teorik temellerini göstererek, bu ülkeler arasındaki ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi için tarihî, coğrafî ve jeopolitik ön koşulları açıkladı. Güvenlik, ekonomi, ticaret, ulaşım, kültür vb. alanlarda iki ülke arasındaki iş birliğinin yönünü belirleyen faktörler de kısaca gözden geçirildi.
Ayrıca, yakın gelecekte Kazakistan ile İran arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesine dair beklentiler ifade edildi. Kazakistan'ın İran dış politikasındaki rolü ve İran'ın Kazakistan için önemini kısaca açıkladı. Seminere katılanlar, Tulyubayeva’ya belirtilen konularda çeşitli sorular yönelterek, İran ve Orta Asya'nın diğer ülkeleri arasındaki etkileşimin sorunlarını ve özelliklerini tartıştılar.
- Ayrıntılar
05 Nisan 2019
Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde “7 Nisan Halk Devrimi Anma Günü” düzenlendi. Rektörlük Konferans Salonu’nda Orta Asya Araştırmaları Merkezi (ORASAM) tarafından 5 Nisan 2019’da gerçekleştirilen programa Rektör Prof. Dr. Sebahattin Balcı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Anvarbek Mokeyev, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Seminerin açılış konuşmasında Prof. Dr. Sebahattin Balcı, 7 Nisan Halk Devriminin canlı tanıklarından olduğunu aktardı. Yaşananları ve tecrübelerini paylaşarak, “Kırgızistan’ın Nisan 2010’dan sonra istikrarlı bir döneme girdiğini ve bu dönemin toplumu kendi kendine yeter hale getirdiğini söyledi.” İstikrarın, birliğin ve beraberliğin toplumları ilerlettiğine vurgu yapan Rektör Balcı, Türk dünyası gençlerinin de KTMÜ’nün huzur ikliminde yetiştiğini, bu gençlerin hem Kırgızistan’ın hem de Türk dünyasının aydınlık geleceğini inşa ettiklerini dile getirdi. Açılış konuşmasının ardından ORASAM Başkanı ve Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Muratbek Kocobekov moderatörlüğünde “7 Nisan Halk Devrimi” konulu bir panel gerçekleştirildi. Panelistlerden Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz, “Kırgızistan’da 7 Nisan Halk Devrimi, Çoğulculuk ve Siyasi İstikrarın Korunması” ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğr.Gör. Dr. Altınbek Coldoşov da “7 Nisan Halk Devrimi Perspektifinden Kırgızistan’da Uygulanan Parlamento Seçim Sistemleri” başlıklı sunumlarını yaptı.
Sunumuna “Nisan 2010’da gerçekleşen halk devrimi Kırgızistan’ı anlamamıza nasıl yardımcı olur?” sorusu ile giriş yapan Doç.Dr. Gürbüz konuya Kırgızstan’ın bağımsızlıktan sonraki siyasi yapılanmasını, seçim süreçlerini ve liderlerini tanımlayarak devam etti. “Neden Kırgızistan’da otoriterleşmeye karşı direnç var? İsyanlar nasıl başarıya ulaşıyor? İstikrar nasıl tekrar tesis ediliyor?” soruları üstünden sunumuna devam eden Gürbüz, çoğulcu bir temele sahip olan Kırgız toplumunun otoriterleşmeye karşı durmasının altında yatan nedenleri tarihi arka plan, coğrafi yapı, bağımsızlık sonrası ekonomik ve siyasi reformların ve büyük gelir kaynaklarının eksikliğine bağlayarak açıkladı. Devrimlerin Kırgız toplumuna ve kültürüne zıt düşen siyasi iktidarın otoriterleştirilmesi çabası, yoksulluk ve ekonomik sorunların birikmesi neticesinde ortaya çıktığı ve başarıya ulaştığını açıkladı. Devamında Kırgız toplumunun ve siyasetçilerin iletişime açık, esnek, ittifaklar kurabilen bir yapıda olması sayesinde iç savaşa düşmeden, istikrarlı şekilde yolunu sürdürdüğünü açıkladı. Gürbüz “Kırgızistan, çoğul bir toplumsal yapıya sahip, bu nedenle en uygun sistemin çoğulcu bir siyasal sistem olduğu bir ülke… Kırgızistan, iki defa çoğulluğu ve çoğulculuğu korumak için Orta Asya’da görülmedik şekilde halk devrimi gerçekleştirdi! Temennimiz, Kırgızistan’ın sorunlarının çözüldüğü, daha olgun bir demokratik sisteme doğru yoluna devam etmesidir”, diyerek konuşmasını sonlandırdı.
- Ayrıntılar
12 Mart 2019
Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz
12 mart 2019’da ORASAM bünyesinde gerçekleşen seminerde, KTMÜ Orta Asya Araştırmaları Merkezi Başkanı ve Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz, “Hindistan İzlenimleri” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Doç. Dr. Gürbüz Hindistan’daki JNU’da Misafir Öğretim Üyesi Olarak bulunduğu dönem icerisinde Hindistana dair edindiği izlenimlerini paylaştı. Delhi’deki Jawaharlal Nehru Üniversitesi (JNU) Uluslararası Çalışmalar Okulu Rusya ve Orta Asya Araştırmaları Merkezi tarafından ders vermek üzere davet edilen Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz, JNU’da “Kyrgyzstan: an Island of Plurality in Central Asia” (Kırgızistan: Orta Asya’da bir Çoğulluk Adası), “Kazakhstan: Consolidation of Power and Sovereignty of a Wire-Walker” (Kazakistan: Bir İp Cambazının İktidar ve Egemenliği Sağlamlaştırması) ve “Uzbekistan: Confronting Challenges and National Identity Construction” (Özbekistan: Güçlüklerle Yüzleşmek ve Millî Kimlik İnşası) başlıklı üç seminer verdigini anlattı.
Orta Asya üstüne yüksek lisans ve doktora çalışması yapan öğrencilerle bölge uzmanlarının katıldığı dersler veren ve tez öğrencilerine danışmanlık yapan Doç. Dr.Yunus Emre Gürbüz .Seminerde “JNU, 8.400 öğrencisinin sadece 900’ünün lisans eğitimi aldığı, lisansüstü çalışmalara ağırlık veren, yüksek nitelikli öğrenci ve öğretim üyelerine kapılarını açan bir devlet üniversitesi. Üniversitedeki Uluslararası Çalışmalar Okulu altında bölgesel çalışmalar yürüten bölümler yer almakta aynı zaman Hindistan içinden ve dünyanın çeşitli ülkelerinden öğrencilere eğitim verilmekte.” bilgisini verdi.
Sonrasında Hindistan Kültürü, Ekonomisi, Siyasi yapısı, Hint Kast Sistemi, Dini inançları, Mimarisi hakkında bilgi verdi.Tarihi ve Turislik mekanların yer aldığı bölgelerde gerceklestirdiği seyahat deneyimlerini ilgili görsellerle sundu.
Doç. Dr. Gürbüz “Hindistan dil, din ve kültür bakımından ceşitlilik oluştuyor diyerek, bu çeşitliliğin toplumun ve etnik yapıların bir arada bir bütün olarak kalmasının sebebi olabileceğini,” ifade etti. Sokaklarının, yaşam alanlarının ve mimarinin yer yer farklılık gosterdiğini belirtti. Hint mutfağına da değinen Gürbüz sunumunu kendi deneyimlediği hint lezzetlerinin fotoğraflarını paylaşarak tamamladı. Akabinde soru-cevap şeklinde devam eden seminerden önemli bilgiler elde edildi.
- Ayrıntılar
Bu kitapta yaşlılık, nüfusun yaşlanması ve yaşlı ayrımcılığı konuları ele alınarak; Kırgızistan'ın sosyo-demografik yapısına değinilmiş ve Kırgızistan'da yaşayan gençlerin yaşlılara yönelik algı ve tutumlarını tespit etmek için yapılan alan araştırmasından elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Kitapta sonuç bölümü hem Türkçe hem Kırgızca olarak yazılmış; aynı zamanda Türkçe, Kırgızca, Rusça ve İngilizce özete de yer verilmiştir.
- Ayrıntılar
15 Kasım 2018
Dr. Altınbek COLDOŞOV
15 Kasım 2018’de ORASAM bünyesinde gerçekleşen seminerde, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Öğretim Görevlisi Dr. Altınbek Coldoşov, “Kırgızistan’da Medreselerin Gelişimi, Kurumsallaşması ve Rolü” adlı çalışmasının sunumunu yaptı. Akabinde soru-cevap şeklinde devam eden seminerden önemli bilgiler elde edildi. Coldoşov ve ekibinin Bişkek/Çüy bölgesinde 15 medreseyi inceledikleri çalışmada, 31 medrese müdürü ve hoca ile mülakat; 352 öğrenci ile yüz yüze görüşme yöntemiyle yarı yapılandırılmış anket yapıldığı belirtildi. 2000’li yıllardan itibaren Kırgızistan’da medrese sayılarında artışın gözlendiğini aktaran Coldoşov, anketler sonucunda daha çok sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerin ve uzun süredir (10 yıldan fazladır) din ile ilgilenen ailelerin çocuklarının bu medreselerde eğitim aldığı bilgisini verdi.
2010’dan sonra medreseler arasında rekabetin arttığını belirten Coldoşov, medreselerin “gelenekselciler” ve “modernistler” olarak sınıflandırılabileceğini ve modernistlerin öğrenci sayısının daha çok olduğunu söyledi. Modern medreselerde bölgesel kontenjan sisteminin olduğunu; yani her bölgeden belli sayıda öğrenci alındığı aktarıldı. Medreseye başlayabilmek için 9.sınıfı bitirme koşulu olduğu ve bu medreselerin finansmanın yöneticilerinin değimiyle yerel bağışçılardan sağlandığı anlatıldı.
- Ayrıntılar
15 Şubat 2018
Dr. Alexander Wolters
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi (KTMÜ) Orta Asya Araştırmaları Merkezi (ORASAM) seminer düzenledi.
ORASAM’ın seminerler dizisinin 14 Şubat 2018’deki konuğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Bişkek Akademisi Müdürü Dr. Alexander Wolters oldu.
Seminer, ORASAM Başkanı Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz’ün konu ve konuşmacı hakkında bilgi verdiği açılış konuşmasıyla başladı.
Konuşmacı Dr. Alexander Wolters “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi ve Kırgızistan” konulu İngilizce sunumunda Çin’den başlayıp Kırgızistan’dan da geçerek Avrupa’ya kadar uzanacak olan yollar hattıyla ilgili bilgi verdi. Çin’in bu işe milyar dolarla ölçülen çok yüksek miktarlarda kaynak ayırdığını söyleyen Alexander Wolters, 2016’da başlayan yeni bir proje gibi sunulan bu projenin altyapı yatırımlarının aslında Çin tarafından Orta Asya’da çok daha öncesinden yapılmakta olduğunu belirtti. Wolters, demiryolu hattının bu proje içinde önemli bir yeri olduğunu, ancak projede bununla beraber, tarım ve enerji gibi farklı sektörlere yatırımların da bulunduğunu anlattı.
- Ayrıntılar
05 Ocak 2018
Dr. Azamat Temirkulov
13 Aralık 2017 tarihinde düzenlenen seminerde siyaset bilimi doktoru Azamat Temirkulov ‘Kırgızistan’ın Yeşil Gelişim Modeli’ adlı rapor okudu. Yaptığı konuşmada ülkenin gelişmesi için önerilmekte olan birkaç projelerin üzerinde durdu.
Konuşmacıya göre, Kırgızistan komşu ülkelere nisbeten sınırlı doğal kaynaklara sahip bir ülke olduğundan dolayı ancak güzel doğasını kullanarak gelişebilir. Bizim en önemli avantajımızın temiz bir çevre, temiz hava ve su olduğunu belirtti.
‘21.yüzyılda zengin ülke olarak güzel doğasına sahip olan ülkeler sayılır. Kırgızistan bu anlamda çok önemli yerdedir. Fakat biz doğal kaynakları bilinçsizce kullanmaktayız. Her yıl ormanlarımızın % 4, buzulların elli yıl sonra % 50 oranında azalması öngörülmektedir. Böyle zararlı etkilerden kurtulmanın tek yolu dağlarımızı ağaçlandırmaktır. Örneğin, 2000 metrelik yüksekliğe kadar ceviz ve meyve ağaçları, daha yükseklere çam ağaçları dikilmelidir.’
Konuşmacı böylelikle turizm sektörünün de gelişiceğini belirtti. Eğer turizmden elde edilen gelir devlet bütçesinin %30 oranına yükselirse ekonomi iyi bir şekilde gelişir. Azamat Temirkulov Kırgızistan’ın dağlarında rodos ve termal sunun bulunduğu yerlere sağlık tesislerini kurma, organik taze meyve ve sebze yetiştirme ve ağaç işleme sanayisininin gelişimi üzerinde ilginç bir söyleşi yaptı.
- Ayrıntılar
25 Aralık 2017
Özbekistan Cumhuriyeti‘nin Kırgızistan’daki Büyükelçisi - Komil Rashidov konuk olarak davet edildi. 2013 yılında büyükelçi olarak görevine başlayan Sayın Büyükelçi çeşitli alanlarda Kırgızistan ve Özbekistan arasındaki işbirliği hakkında konuşma yaptı.
Konuşmasında Büyükelçi, son yıllarda Kırgızistan ile Özbekistan arasındaki istikrarlı ekonomik ilişkilerin yasal dayanağının güçlendiğini kaydetti. Ona göre, Kırgızistan ile Özbekistan arasındaki devlet sınırları konusundaki anlaşmanın onaylanması, dış politika konularında özellikle önemli bir belgedir. Her şeyden önce, bu belge karşılıklı saygı ve dostça ilişkilerin eşitliğe dayalı, işbirliği ve iki devlet arasında iyi komşuluk ilişkilerinin daha da güçlenmesine yöneliktir.
Ayrıca, büyükelçi Kırgız-Özbek ticari ve ekonomik ilişkilerin dinamik gelişimin vurguladı ve 2017 geçmiş döneminde iki ülke arasındaki ticaret hacmi % 60 oranında artarak 170 milyon dolara eriştiğini hatırlattı. Ona göre, Özbekistan ve Kırgızistan ticarette birbiri için önemli ortaklar olarak kabul ediliyor. Günümüzde, bu ilişkileri sağlamlaştırmak için elverişli bir atmosfer yaratılmıştır ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinin ölçeğini genişletmek için her fırsat bulunmaktadır.
Buna ek olarak, ülkelerin verimli ulaşım yollarının bölgede geliştirmeye yönelik iş yürütmekte olduklarını, ticaret ve ekonomi, ulaştırma ve haberleşme sektörlerinde işbirliğinin geliştirilmesi için önemli olan Kırgızistan üzerinden Özbekistan’ı Çin'e bağlayan ‘Andican-Oş-Kaşgar’ demir yolunun inşaasının önemini de vurguladı.
Bugüne kadar, çeşitli alanlarda Özbekistan ve Kırgızistan arasındaki işbirliğinin yasal çerçevesini hızlandırmak için 154 anlaşma ve düzenleme bulunmaktadır. Bütün anlaşmalar ülkelerin toprak bütünlüğünü, iki ülkenin bağımsızlığını ve egemenliğini güçlendirmek ve ilişkileri her alanda geliştirmek amaçıyla oluşturulduğunu belirtti. Seminer programı, öğrencilerle soru-cevap interaktif bölümüyle tamamlandı.
- Ayrıntılar
19 Ekim 2017
Doç.Dr. Yunus Emre Gürbüz
Giresun Üniversitesi'nde KTMÜ Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı’nın Başkanlığını yaptığı Merkezi Asya Üniversiteler Birliği’nin (MAÜB) Yönetim Kurulu kararı ve desteğiyle Karadeniz Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi (KARASAM) ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından “Türkiye – Rusya İlişkileri” alt başlığı ile "7. Uluslararası Karadeniz Sempozyumu" gerçekleştirildi.
MAÜB Genel Sekreterliğini de yürüten ORASAM Başkanı Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz “Osmanlı ve Rusya arasındaki Prut ve 1768-1774 Savaşlarının Günümüz Tarih Eğitimindeki Yeri: Türkiye ve Rusya Ders Kitaplarının Karşılaştırmalı Analizi” başlıklı bir bildiri sundu. Bildirisinde Doç. Dr. Gürbüz kısaca şunları söyledi: “Osmanlı ve Rusya arasındaki ilişkilerin 1491 yılında başladığı kabul edilmektedir. Rusya ile Osmanlı’nın geniş topraklarda hüküm sürmüş olması, onları zaman zaman çıkar çatışmaları içine de sokmuş ve bu uzun süre zarfında iki devlet arasında dokuz büyük savaş yaşanmıştır. Aslında 525 yıllık bir süreden söz ederken yaşanan savaş sayısının dokuzda kalması, bu tarihsel sürecin büyük kısmında diplomasi ile çatışmaların engellenebildiğini göstermektedir; demek ki diplomasi tecrübesinin savaş tecrübesinden fazla olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bugün bize düşen, savaşların altındaki gerçek nedenleri bulmak, bunların yeni yetişen kuşaklar tarafından anlaşılarak çatışmaların nedenleri ve çözümlerini doğru yerde aramalarını sağlamaktır.”
Konuşmasında, bugün her iki ülke arasında bir yakınlaşma olsa da bilinç altımızda tarih derslerinde verilen bilgilerin olduğunu ve bunların anlaşmazlıkların gerçek nedenleri ya da nasıl çözüldüğünden ziyade düşman algısını güçlendirmek için yazıldığını belirtti. Türkiye’deki ders kitaplarında Rus yayılmacılığının öne çıkarıldığını, Rusya ders kitaplarından ise, Rusya’nın kendini koruma zorunluluğundan savaşların çıktığını ifade ederek, bu yargılar yerine çözüm odaklı bir anlayışla, çıkan sorunları diplomasi yoluyla giderebilecek kuşakların yetiştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. İki ülke de birbirine komşu olmaya devam edeceğinden ikili ilişkilerin iki tarafın hassasiyetlerini dikkate alan ve iki tarafından da kazançlı çıkacağı bir düzleme taşınması gerektiğini vurguladı.
- Ayrıntılar
19 Mayıs 2017
Yrd.Doç.Dr. Harun Ceylan
Doğum oranlarının azalması ve yaşam süresinin uzamasıyla birlikte dünya nüfusu hızla yaşlanmaktadır. Genel nüfus içinde yaşlıların oransal ve sayısal olarak artışını ifade eden bu süreç "yaşlılık" olgusunu sosyal politikaların merkezine taşımaktadır.
Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere nüfusun yaşlanması sorunuyla görece daha erken dönemde karşılaşmış olan ülkeler olmak üzere bugün dünya genelinde nüfus politikalarını belirleyen temel unsur nüfusun yaşlanmasıdır.
Her ne kadar Çin ve Hindistan gibi nüfus artışını kontrol etmek için politika geliştiren ülkeler mevcutsa da özellikle gelişmiş Batı toplumlarında önemli bir sorun olarak ortaya çıkan nüfusun yaşlanması sorununa karşı devletler nüfusu artırmaya yönelik politikalar uygulamaktadır. Ancak bu politikaların da yeterli olmadığı, gerek nüfus artış hızını kontrol etmek isteyen ülkelerde gerekse nüfusunu artırmak isteyen ülkelerde devletlerin istenen sonucu alamadıkları ve toplumsal dinamiklerin devletin uyguladığı sosyal politikalardan daha belirleyici olduğu görülmektedir.
Bu anlamda ülkelerin nüfus politikalarındaki farklılaşmanın temelinde ne vardır? Toplumsal bir sorun olarak ortaya çıkan demografik yaşlanmanın önüne geçmek mümkün müdür? , devletin ve toplumun geleceği açısından nüfusun yaşlanması ne gibi riskler barındırmaktadır? Gibi soruların önemi giderek artmaktadır. Zira bu süreci devlet ve toplumun geleceğinin nüfusun geleceğinden bağımsız olarak ele alınamayacağının bir göstergesi olarak değerlendirmek mümkündür.